Herkese merhaba sayın okuyucular bugün farklı bir haberle sizlerleyiz. Edebiyat bölümü öğrencisi bir arkadaşımızın ülkemizde yakın zamanda yaşanan deprem felaketinde hissettiklerini kaleme aldığı yazısını sizlerle paylaşıyoruz. Keyifli okumalar dileriz..
ALTI ŞUBAT, DÖRT ON YEDİ
Sözlerime nereden başlamam gerektiğini inanın bende bilmiyorum.Size depremin ilk günlerinde nasıl zorluklar çekildiğini ve daha sonra yaşanılan travmalardan açıkça bahsetmeyeceğim ama söylemek istediğim birkaç şey var. Çok kişiden dinledim . Herkesin hikâyesi birbirinden farklı ama kim anlattıysa tek ortak payda sağ salim çıkıp gidebilmekti hem de geride her şeyini bırakarak. Bazıları bunu başarmış ben o insanları dinledim işte. Belki çevresindeki maddi durumu en yüksek kişilerden bazıları dolabında onlarca ayakkabısı varken hiç giymediği terliği ile kaçtı bazıları ise gün öncesi sabahında sevmediği bardakla çayını içtiği için sinirlenirken gün sonrasında içecek su dahi bulamadı. Kimi küs uyuduğu annesi, babası kim bilir belki eşiyle küs vedalaştı. Yarın yaşayacaklarını bilmeden, bilemeden.. Peki ne öğretti sizlere bu asrın felaketi? (Daha çok) Sevmeyi mi, (ne olursa olsun)kırmamayı mı veyahut bir saniyenin değerini bilmeyi mi? Neden şimdi öğrendik ki. Bir gün öncesinde size bu hayatta baki kalacağınız da söylenmemişti biz o zaman neye güvenip bu kadar kalbimizi kararttık? Unutmamalıyız bu tarihi çünkü aklımıza değil kalbimize kazındı. Kızının beton yığınları arasından çıkan elini o acı haberi bilse de günlerce o dondurucu soğuğa rağmen bir an bile bırakmayan kahraman babayı unutamayız mesela. Bu anı yaşayan 13 milyonu unutamayız. Diyorsunuz şimdi unutmayalım da elimiz kolumuz (mecazi anlamda) bir şekilde bağlı ne yapabiliriz diye düşünüyoruz buna bende dâhil. Şöyle açıklayayım ben devlet başkanı değilim öğretmen veyahut bilir kişi hiç değilim. Belki yolda yürürken yanınızdan geçen veya bankada sıra beklerken iki önünüzde bekleyen biriyim.. Ne mi? Anlamadınız mı? İnsanım ben. Elinizden gelen ve yapmanız gereken tek şey size verilen iş ne olursa hiç önemi yok layıkıyla yapmaktır. Dediğim gibi insanız düşünmek, üretmek, yardım etmek, az düşünüp çok çalışmak hepsi fıtratımızda var. Bir saniyemizin kıymetini (daha iyi) bilelim, sevdiklerimiz hâlâ yaşıyorken onlara (daha çok) sarılalım.
Eğer şimdi bunları okuduysan git seni seviyorum de, koşarak git sarıl ya da seni kırdıysam özür dilerim de. Unutmadan tekrarlıyorum, hâlâ vaktin varken…
-Kifayet Buse Hilal
GIPHY App Key not set. Please check settings